| 14 Aralık 2017 |
ULUSALDAN YERELE FETÖ/PDY (1)
Elbette hiç kimsenin dini görüşü, vicdani kanaati, entelektüel birikimi, yaşam tercihleri kimseyi ilgilendirmez. Hatta bizim gibi düşünmeyenlerin düşünce hürriyetinin korunması kadim medeniyet kültürümüzün bir gereğidir. Bu anlamda örgütün sorgulamayan, itaatçi, Allah’a ulaşmak için aracılar kullanan, birçok hurafeyi dine katıştıran düşünce yapısı ilgi alanımız dışındadır. Bizi ilgilendiren örgütün Türkiye’nin bağımlı bir devlet olması menfaatiyle hareket eden uluslararası güçlerle işbirliği yapması, bu nedenle de yerlileşmenin ve millileşmenin önünde büyük bir engel olarak ortaya çıkmasıdır.
Aslında “Avrupalılık” coğrafi bir tanımı değil bir kimliği ifade etmektedir. Eski “Romalı” kimliği şimdilerde isim değiştirmiş “Avrupalı” ismini almış bulunmaktadır. Bu kimliğe sahip olduğunu iddia eden devletler ise İstanbul, özellikle de Anadolu’yu hatta tüm Mezopotamya’yı kendilerinin bir parçası olarak yani kendilerine ait olarak görmektedirler. Onlara göre; “bu bölge halen işgal altındadır ve asla başkasına kaptırılmamalıdır” Öyle ise şu ya da bu şekilde bu bölge üzerinde hâkimiyetlerini yitirmemeleri en önemli önceliklerinden biridir.
Amerika Birleşik Devletleri ise, bu kimliğe sahip devletlerin ortak çocuğudur. Geçmişte Kuzey Amerika’da; İspanya, Portekiz, Hollanda, İngiltere gibi devletlerin kurduğu kolonilerin bugün varlıklarını “eyalet” adı altında sürdürdüğü, koloniler birliğinin bağımsızlık savaşını Fransa’nın desteğiyle kazandığı gerçeği göz önüne alındığında manzara daha da netleşmektedir.
Öte yandan, Avrupa’nın palazlanmasının tek nedeni keşiflerdir. Keşifler sonucunda buldukları kıtaları sömürge haline getirmişler, sömürgeden beslenen bir büyük dev oluşturmuşlardır. Ayakta kalmaları için bu devi yine aynı yöntemle doyurmak zorundadırlar. Aksi bir durum çöküş nedenidir. Özellikle silah tüccarları, petrol tüccarları, inşaat sektörü sürekli bir savaş arayışı içindedir. Eski sömürgeleri ise bu iş için en elverişli alandır. Antiemperyalist İslam bu yüzden yok edilmesi gereken çok ciddi bir düşmandır.
Avrupalı güçlerin FETÖ/PDY Terör Örgütünü bir truva atı olarak kullanması, terör örgütün ise hedefine ulaşan her yolu meşru görmesi neticesinde çok tehlikeli bir ihanet şebekesini ortaya çıkarmıştır. Aynı zamanda terör örgütünü kendi menfaatlerine karşı duran bağımsızlıkçı, antiemperyalist, özgürlükçü Müslümanların karşısına aynı argümanları kullanan ancak ipleri kendi elinde tuttukları bir yapı oluşturarak alternatif İslam görüntüsüyle ileriye sürmüşlerdir. Örgütün dış bağlantısının en yakın örneği 17/25 Aralık 2013 darbe girişimidir. Başlangıçta “yolsuzluk” olarak ortaya konulan operasyonun esasen bir talimat gereği yerine getirildiği, o gün suçlamanın ana odağı haline getirilen bir yüksek bürokratın, aynı olay ancak başka isnatlarla bir başka devlet tarafından yargılanmasıyla gözler önüne serilmiştir.
Son yıllarda Türkiye’de halkının desteğiyle günden güne güçlenen bir iktidar, Avrupalının rüyalarına bir kâbus gibi girmiş bulunmaktadır. İktidarın millilik ve yerlilik iddiasının muhalif siyasi parti ve guruplardan da destek alması işi iyice içinden çıkılmaz bir hale getirmektedir. Kendi öz değerleri ile barışık devlet kurumları, dışa bağımlılığı büyük oranda azaltmış savunma sanayisi, ekonominin Avrupa prangalarından kurtulmaya başlaması, hafızalarından hiçbir dönem silinmeyen görkemli geçmişiyle Türkiye, tüm dikkatleri üzerinde toplamış bulunmaktadır. Bilinçli halk desteğini almış bir iktidarı alaşağı etmenin zorluğu öteden beri bilinmesine rağmen 15 Temmuz darbe girişimine canını siper eden şehit ve gaziler imkânsız olduğunu da gözler önüne sermiştir. Şu halde; iktidarın halkından koparılması, devlet halk bütünleşmesinin sona erdirilmesi tek çözüm yolu olarak ortaya çıkmaktadır.
