| 27 Eylül 2015 |
BURAK COP’UN GAZETEMİZE GÖNDERDİĞİ AÇIKLAMAYI ARA BAŞLIKLAR KOYARAK DOKUNMADAN YAYINLIYORUZ…
Milletvekilimiz Sayın Tanju Özcan ile Bolu Bayram gazetesi için yapılan röportajda, benimle ilgili sorulan bir soruya Sayın Özcan'ın verdiği yanıt siteniz Özgür Bolu'da da yayımlanmıştır. Adım geçtiği için konuyla ilgili bir açıklama yapmak arzusundayım. Bu açıklama vasıtasıyla, CHP'nin Bolu'daki yükselişinden rahatsız olan rakip siyasal çevrelerin şahsımı konu alan karalama ve çarpıtmalarına da bir yanıt vermiş olacağımı düşünüyorum.
Sayın Özcan benimle ilgili şu ifadeleri kullanmıştır: "(...) Bazı yanlış söylemleri de geçmişte olmuş olabilir. Oturup konuşacağız bunları. Herkes parti programına uygun söylem içerisinde olmak zorunda. Ben ya da bir başkası aykırı söylem içerisinde bulunamaz. İnsanlar kendilerini dilediği gibi tanımlayabilir ama CHP adayı olan kimse kendisini nasıl tanımlarsa tanımlasın sonuçta parti politikaları ve söylemlerine uygun hareket edecektir".
“ÇOĞULCULUK CHP'NİN ZAAFI DEĞİL, BİLAKİS GÜCÜDÜR”
CHP çoğulcu bir partidir. İçinde farklı eğilimleri, farklı hassasiyetleri barındırır ama çok güçlü bir ortak paydamız vardır, o da cumhuriyetçiliktir. Bizler, herkesin liderin ağzına baktığı kapıkulu partilerinin üyelerine benzemeyiz. Bülent Ecevit'in 1972'deki kurultayda sarf ettiği "Demokratik bir partinin kanunlara saygılı özgür üyeleri mi olacağız, yoksa kapıkulları mı olacağız, karar sizindir." sözlerine CHP delegelerinin verdiği cevap nettir ve o cevap 43 yıldır geçerliliğini korumaktadır. Çoğulculuk CHP'nin zaafı değil, bilakis gücüdür. Konuyu Bolu özeline getirecek olursak, benim siyasi görüşlerim Sayın Özcan'ın görüşleriyle yüzde 90 oranında örtüşmektedir ve bu da aynı partide omuz omuza siyaset yapmak için yeterli bir orandır.
“KÜRT MESELESİNE PARTİ POLİTİKASI DOĞRULTUSUNDA GÖRÜŞ BEYAN ETTİM”
Sayın Milletvekilimizin parti politikaları ve söylemlerine uyum vurgusuna tamamen katılıyorum. Ben 7 Haziran seçimleri öncesinde de, bu seçim döneminde de Kürt meselesi, HDP, terör, PKK gibi toplumsal hassasiyet açısından netameli konu başlıklarında tamamen parti politikalarının doğrultusunda görüş beyan ettim ve etmeyi sürdüreceğim. Bu konularda dile getirdiğim görüşlerin bir cümlesi bile Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu'nun demeçleriyle, partimizin "22 soru, 22 cevap: CHP'nin Türkiye'nin Kürt sorununa bakışı, çözüm çerçevesi" başlıklı kitapçığıyla ve 7 Haziran 2015 seçim bildirgemizle çelişmemektedir.
“POLİTİKASIYLA UYUM İÇİNDE OLMAYAN BİR CHP'Lİ VARSA, O KİŞİ BEN DEĞİLİM”
Türkiye'nin bu en büyük sorunu hakkında, 30 yılı aşkın süredir kanayan yarası hakkında 7 Haziran seçim bildirgemizde kullanılan şu ifadelerin her satırına katılıyorum ve partililerimizi de bu görüşleri içselleştirmeye davet ediyorum:
"Devlet yönetiminde, dil, kültür, inanç ve yaşam tarzları arasında ayrım yapmaksızın Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı ortak paydasını esas alacağız (...) Farklı etnik kökene sahip olan yurttaşların dilini ve kültürünü öğrenmesini ve yaşatmasını kolaylaştıracak önlemler geliştireceğiz (...) Her türlü şiddet ve baskıyı sona erdirerek, Kürt sorununu müzakere ve siyaset yoluyla çözeceğiz. Kürt sorununun çözüm yerinin TBMM olmasını sağlayacağız. TBMM'de temsil edilen tüm siyasi partileri çözüm için bir araya getirerek süreci geniş bir toplumsal uzlaşma ile yürüteceğiz."
"22 soru 22 cevap" adlı kitapçığın girişinde de şu ifadeler yer almaktadır: "CHP Kürt sorununu temelde bir demokrasi sorunu olarak ele almakta, dolayısıyla sorunun ‘güvenlikçi’ yöntemlerle çözülemeyeceğini düşünmektedir. Kürt sorununun çözümünde askeri yöntemler bir daha masaya gelmemek üzere gündemden kalkmalıdır."
Uzun lafın kısası, anılan konu başlıklarında parti politikasıyla uyum içinde olmayan bir CHP'li varsa, o kişi ben değilim.
